Kayıtlar

Ekim, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Rokfor Kokusu

 Vakit güneşin tepeden dağların arkasına kıvrak hareketlerle geçiş yapma vakti idi. Eflatun bir günün daha sonuna gelmişti. Vardiyası bitmişti eve dönüş vakti gelmişti. Kareli gömleğinin cebine attığı öğle yemeğinden kalan rokfor peynirinin kokusu etrafa mislik bir koku salmıştı. Salyalı ağızlar aç gözler sinsi bakışlar üzerindeydi. Kör kuyuda hayat mücadelesi verdiğinin kendi boğazından kesip evladına bir parça rokfor götürme çabasını kimseler bilmiyordu. Sırtı kambur gücü tükenmişti. Eve dönüş yoluna koyulmuştu. Bir çoğu için macera olan kaplanların arasından sıyrılma mücadelesi onun için artık bi ritüel olmuştu. Tarla faresi olarak dünyaya gelmek onun seçimi değildi. Yaratıcının ona biçtiği basit ama bi o kadar zor bi roldü. Sessiz adımlarla kapanların arasından ilerliyordu kuytudaki yuvasına. Kediler bile acıyordu onun haline ne pençe atıyorlardı ne de yoluna çıkıyorladı. Umutsuzluğu kuyruğundan süzülüyordu. Oysa ki hayat bir parça peynirin peşinden koşmaktan ibaret olmamalıydı...

Titrek Zigon

 Sisli bir hava hakimdi, rüzgar küllükteki izmaritlerin sağından geçip soluna yatırıyordu. Yağmur damlaları birer birer düşmeye başlamıştı. Hava arkadaş ortamında yapılan soğuk espiriler kadar soğuktu. Balgamlar yere düşmeden havada donup DNA yüklü küçük küçük sarkıtlar oluşturuyordu. Bu havada dışarıda olmak ya çılgınlıktı ya da çaresizlik. Karşı balkonda kenarları sarı kemerli ahşap zigona ilişti gözüm. Bu havada ne işi vardı balkonda acaba. Yağmur damlaları darbeli matkap gibi iniyordu üzerine. Yorgunluğu titreyen ayaklarından anlaşılıyordu. Galiba zigonun bu havada dışarıda oluşu sadece çaresizlikti...  Yıllardır hizmet ettiği Erol TAŞ kalpli Nuriye teyze onu balkona atmıştı. Artık fazlalık olarak görülmüştü. Bir sıcak yuva bir lokma ekmek çok görülmüştü bu emektara. Belki de günler sonra bir eskiciye verilip yerine renkli altılı çamaşır mandalı alınacaktı. Emektar zigon yıllardır ince belli bardaklarını, kek tabaklarını, meyve sepetlerini ve daha nice yüklerini çekmişti. ...

Garibanın Ateşli Ahı

  Pazar sabahı karşı komşunun devirdaym kayısı gevşek arabasının viyaklaması ile uykudan uyandım. Daha saat sabahın sekizi ve bu homosafiyen ciyaklayan modifiyeli Tofaş'ı ile benim uykumun üstünde drift atmıştı. Bu Tofaşlı uyku katili Sefer abiydi. Ses desibelide enaz modifiyeli Tofaş'ı kadar gür ve ciyaktı. Pencereden kafamı uzattığımda sokaktan gelen buram buram patetes kızartması kokusunu  içime nüfus ettim. Zeynep teyze her pazar kahvaltısında yaptığı gibi bu pazarda patatesleri kızartmaya başlamıştı. Pencereden avel avel etrafı izlerken Rüstem abinin daraba seslerini duydum. Normalde pazarda dahil her sabah 6:30 gıcırdayan darabası ile uykuma izinsiz giriş yapardı ama bugün geç kalmıştı. Galiba akşam yine kumpanyayı kurmuş göz yaşı çetesini toplamış muhabbete dalmıştı. Bu göz yaşı çetesi bazı akşamlar Rüstem abinin bakkalın da toplanır gözlerinden tsunami edasında yaşlar gelene kadar kahkaha atarlardı. Bir kereye mahsus olsa bile o çete ile muhabbet etme şerefine nail olm...

Nofrost Hayatlar

 Dondurucuda kendi kaderine terkedilmişti. Kuzu kıyma ve  bezelyelerin arasında, yalnızlığın rıhtımında. Soğuk rüzgarlar esiyordu güneşi arıyordu gözleri. Titriyordu narin bisküvi bedeni. Kullanılıp bir köşeye bırakılmış gibi hissediyordu kakaolu düşünceler sinsi bir düşman gibi sarmıştı etrafını. Gözleri haşlanıp dolaba atılmış nohuta ilişti. Uzun bi süre nohuta baktı, kendi kendine düşünmeye başladı acaba bu nohut ne suç işlemişti de bu soğuk parmaklıklar arasına atılmıştı. Bu düşünceler onu daha çok ürpertmişti. Yanında bi ses duydu kafasını çevirip baktığında tavuk göğsü ile göz göze geldi. Meraklı gözlerle bakıyordu tavuk göğsü onun bu umutsuz  haline. Merhaba diye seslendi sen yeni mi düştün buralara dedi. İçi buruk hamuru kuru bi şekilde evet der gibi kafa salladı. Göz yaşları bile donmuştu no frostun ürpertici nefesiyle.  Oysa ki onu ponçik ellerle hazırlayan insanlar ne hayaller ne anlamlar yüklemişti sinsice narin yüreğine. Unutulmuştu herşey,  birer ç...

Referandum İle Gelen Nohutlu Pilav

 Kokulu silgimden bi fırt çekip belediyenin toplamayı unuttuğu çöplerden sokağa yayılan egzotik kokulara karşı önlemimi alıp arsız begoniamla vedalaşıp gecenin bir yarısı sokağın merkezine iniş yaptım.  Geceleri insanların olmadığı sokaklarda kendi benliğimle, iç sesimle baş başa romantik olmasada ılımlı bir sohbet edebiliyordum.  Karınca kolonisinden çeyizini bavula doldurup yan koloniye kaçıp giden karıncalar gibi iz bırakmamak için elimden geleni yapıyordum.  Vakit gecenin körü olmasada miyop halini almaya başlamıştı. Yıldızlar sanki uykusundan okul için uyandırılan çocuklar gibi " beş dakika daha anne yia " der gibi yavaş hareketlerle yerini almaya başlamıştı. Sokağın köşesinde bir grub kedi masayı kurmuş okeye dönüyorlardı. Acaba yancı olsam oralet ikram ederler mi ? Diye aklımdan geçirdim ama denemeye kalkışıcak cesareti kendimde bulamadım. İnsanların uğultusundan uzakta çöp kokularının arasında gecenin en koyusuna karışmak için sabırsızlanıyorum. Bu sabırsızlı...