Nofrost Hayatlar

 Dondurucuda kendi kaderine terkedilmişti. Kuzu kıyma ve  bezelyelerin arasında, yalnızlığın rıhtımında. Soğuk rüzgarlar esiyordu güneşi arıyordu gözleri. Titriyordu narin bisküvi bedeni. Kullanılıp bir köşeye bırakılmış gibi hissediyordu kakaolu düşünceler sinsi bir düşman gibi sarmıştı etrafını. Gözleri haşlanıp dolaba atılmış nohuta ilişti. Uzun bi süre nohuta baktı, kendi kendine düşünmeye başladı acaba bu nohut ne suç işlemişti de bu soğuk parmaklıklar arasına atılmıştı. Bu düşünceler onu daha çok ürpertmişti. Yanında bi ses duydu kafasını çevirip baktığında tavuk göğsü ile göz göze geldi. Meraklı gözlerle bakıyordu tavuk göğsü onun bu umutsuz  haline. Merhaba diye seslendi sen yeni mi düştün buralara dedi. İçi buruk hamuru kuru bi şekilde evet der gibi kafa salladı. Göz yaşları bile donmuştu no frostun ürpertici nefesiyle.  Oysa ki onu ponçik ellerle hazırlayan insanlar ne hayaller ne anlamlar yüklemişti sinsice narin yüreğine. Unutulmuştu herşey,  birer çatal alınıp sürgün edilmişti. Davet masalarından buzul bir dünyaya terk edilmişti. Duymuştu tüm konuşulanları olmamış, bu güzel değil,  iğrenç demişlerdi yumuşak dokusuna serseri kurşun etkisi yapmıştı bu sözler. Gözleri yavaş yavaş kapanıyordu yorgundu ve  bitkindi. Daha fazla gücü kalmamıştı kas katı kesilmişti soğuktan. Kapadı gözlerini sarıldı yeni dostlarına umut etti hayal etti tekrar ışıltılı masalarda olmayı. Onu izleyen haşlanmış nohutların donuk bezelyelerin buz tutmuş bedenlerine güneş gibi doğuyordu saçtığı umut dolu hayaller beklentiler. Göz kapaklarını soğuktan açamıyacak kadar üşümüş bedeninde bi sıcaklık hissetti. Daha önce hiç hissetmediği kadar yoğun bir sıcaklıktı. Tarif edemicek kadar iyi gelmişti bu ona. Kafasını çevirip baktığında buğulu gözlerle tüm buz tutmuş garnitürler, bakliyadlar ve şarküteri ürünleri şıpır şıpır damlıyordu üzerine. Mozaik bu soğuk ıssız yerde gördüğü bu ponçikimsi şeyler karşısında dili tutulmuş gibi olup biteni izliyordu. Samimiyetin en koyu noktasına bırakmıştı kendini dost meclisinde güzel bi uyku çekmenin vakti gelmişti. Hoşçakal mozaik hoşçakal minik haydut...

Yorumlar

  1. insan duygulanmak isteyince derin dondurucuya bakınc bile duygulanabiliyor. o kadar tazr yapılmış sözde hayallerde gülüp eğlenerek tatlı tatlı yenilecek şeyler birden o şekilde ölü bir insanın donmuş morgtaki gibi görüntüsüyle yan yana gelince her şey anlamını yitiriyor ve her şey ; kurulan hayaller onları yerken yanında edilen tatlı muhabbetler unutulup gidiliyor tabiki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dondurucuya terk edilmiş donmuş gıdaların sesi olmaya devam edecez. İnsanda öyle değil midir hevesle başladığı her işi,ilişkileri, arkadaşlıkları ansızın terk edip gidiyor. Onca yaşanmışlıkları terk edip bi hoşçakal demeyi bile çok görüp sırtını dönüp gidiyor. Her insanın kalbinde, anılarını hatıralarını gömdüğü no frost bi mezarlık vardır.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Protein Zehirlenmesi

Alın Yazısı ve Nem Teorisi

Gustalvo'ya Mektup