Referandum İle Gelen Nohutlu Pilav
Kokulu silgimden bi fırt çekip belediyenin toplamayı unuttuğu çöplerden sokağa yayılan egzotik kokulara karşı önlemimi alıp arsız begoniamla vedalaşıp gecenin bir yarısı sokağın merkezine iniş yaptım.
Geceleri insanların olmadığı sokaklarda kendi benliğimle, iç sesimle baş başa romantik olmasada ılımlı bir sohbet edebiliyordum.
Karınca kolonisinden çeyizini bavula doldurup yan koloniye kaçıp giden karıncalar gibi iz bırakmamak için elimden geleni yapıyordum.
Vakit gecenin körü olmasada miyop halini almaya başlamıştı. Yıldızlar sanki uykusundan okul için uyandırılan çocuklar gibi " beş dakika daha anne yia " der gibi yavaş hareketlerle yerini almaya başlamıştı. Sokağın köşesinde bir grub kedi masayı kurmuş okeye dönüyorlardı. Acaba yancı olsam oralet ikram ederler mi ? Diye aklımdan geçirdim ama denemeye kalkışıcak cesareti kendimde bulamadım. İnsanların uğultusundan uzakta çöp kokularının arasında gecenin en koyusuna karışmak için sabırsızlanıyorum. Bu sabırsızlık bir çocuğun karne günü, bir kadının altın günü veya halı sahada röveşata atacağı anı bekleyen adidas ayakkabbılı Ayhan abinin heyecanından daha koyuydu.
Hırkamın cebine elimi atıp bingo soft ile yıkanan leblebiden bi kaçtane ağzıma atıp iğrenç devam eden hayatıma egzotik bir aroma katıyordum.
Adımlarım sıklaştıkça parmak arası terliklerim " şlap şlap " sesler çıkarıyordu. Bitmeyen senfoni gibi bu seslere odaklanmıştım. Geçen gece şu köşede bergamotlu sallama çay getirdiği için kahveciye uçan tekme atan adamın ayak izi duvarda hala duruyordu. Töre gereği bu memlekette kaçak çaydan başka birşey ikram edemezsin. Böyle bir durum yaşandığı zaman şehrin ileri gelenleri toplanır ve o kahveciyi ince belli bardaktan ve demlikten uzaklaştırma kararı verirler. Çayın namus olduğu bir memlekette kahveci olmadığım için kendimi tanrının seçilmiş kulu gibi hissediyorum. Midemden gelen gurultular kır düğününde kıvrak harekeler ile davul çalan Muhittin abiyi andırmaya başlamıştı. Ya eve gitmeliydim yada bi hovardalık yapıp mideme maaşımın üçte biriyle tavuklu pilav ısmarlamam gerekti. Bunu iç sesimle tartışıp beynimin ücra köşelerinde referanduma sunma kararı aldık. Sonuçta demokratik bi bedene sahibim organlarımın görüşüne saygı duymam gerek. Ama yinede beynimin içinde liderin ben olduğumu göstermek için mitingler düzenlemem gerekti. Vatkalı çeket iki üç tane hadis birkaç ayet ezberlersem bide Rabia işareti yaparsam sanırım kazanan ben olurum. Atladığım bir nokta vardı bedenim artık mantıklı düşünmeye başlamış laikliği ilan etmişti kendi içinde. Sandıklar açılmaya oylar sayılmaya başlamıştı. Akciğerimde benim kadar gergindi. Bi sigara yakarak parmaklarımı şıklatmaya başladım. Beynimin yüksek seçim kurulu oy sonuçlarını açıkladığında pilavcı Şevket sesleri tüm zihnimi esir almıştı. Ayaklarıma deh komutu verip mağlubiyetin tadını pilav kaşıklayarak çıkarmaya gidiyorum. Nohutun pirinçle dansını izlemek beni teselli edecektir. Asi hırçın midem dikdatörlüğümü ezip geçmişti. Başka bir gecede yönetim elime geçene kadar susarak yürüyorum çiğnenmiş sakız dolu kaldırımlarda...
Yorumlar
Yorum Gönder