Gustalvo'ya Mektup 2
---
Aziz dostum Gustalvo,
Öncelikle selam eder, azı dişinden öperim.
Şaka la şaka, azı dişi öpülür mü?
Buralar “bildiğin gibi” demek isterdim ama diyemiyorum.
Buralar çok değişti, aziz dostum.
Giderken ardında bıraktığın o masum sokak artık eskisi gibi değil.
Günahlara bezendi; boy boy, çeşit çeşit, desen desen envai çeşit günaha battı. Yetmediği yerde komşu sokaklardan günah ithal etti yine battı.
Komşularımız da birer birer göç etti bu günah dolu sokaktan.
Giderken bir “hoşça kal” bile demediler.
Sadece bu sokağı bana emanet edip gittiler...
Seninle vedalaştığımız gün, bu sokakta hâlâ umut vardı. Hatırlıyor musun?
Yol kenarında boş leblebi poşetleri, trafo direğinin dibinde yarım kalmış çocukluk şarkıları...
Biz bu sokağa öylece veda edemezdik. Etmedik de.
Ben ve Rahmi Abi yemin etmiştik: “Bu sokak bizimle ayakta kalacak.”
Ama sokak bizden önce çöktü, Gustalvo...
Benle Rahmi Abi sana söz vermiştik:
Ne olursa olsun bu sokağı koruyacak, bedenimizi amansızca siper edecektik.
Yapamadık, aziz dostum. Başaramadık.
Rahmi Abi, geçen hafta salı günü yatsı ezanına müteakip,
ıssız bir kamyon dorsesine tüm eşyalarını ve hatıralarını atıp taşındı.
Öylece uzaktan izledim çekip gidişini.
Yalnız kaldım, aziz dostum. Yalnız kaldım.
İliklerime kadar hissettiğim bir yalnızlığın pençesinde,
tanımadığım insanların arasında kaldım.
Sanırım ben de pes edeceğim, aziz dostum.
Rahmi Abi’nin kamyon dorsesinde giderken ayaklarını sarkıtıp
o nasırlı ellerini sallamasını unutamıyorum.
Gülüp eğlendiğimiz, çocukluğumuzun geçtiği bu sokak artık morg kadar sessiz ve ıssız...
Dışarıda kuvvetli bir lodos var.
Ben yine pencere kenarına kurulmuş,
paslı menteşelerin arasından sızan lodosun uğultusunu dinliyorum.
Karşı balkonda küçük bir saksının içine hapsedilmiş boynunu bükmüş begoniayı izliyorum.
Yapraklarının ucunda biriken tozlar yılların suskunluğunu taşıyor. Tıpkı benim gibi savrulup duruyor. Ben hâlâ buradayım, Gustalvo.
Gitmeyenlerdenim. Gitmeyi beceremeyenlerden...
Yıllardır yazgının bana bu hayatta biçtiği rolü arıyorum.
Beni bu sokağa hapseden alın yazımın mealini arıyorum.
Hepiniz birer birer gittiniz.
Beni buraya hapsedip “Sokak sana emanet Eskimo” dediniz ve gittiniz.
Ya ben ne olacaktım?
Hepiniz giderken bir şeyleri, birilerini bana emanet ettiniz.
Ya ben kime emanetim, aziz dostum?
Mahallemizin çeyrek mafyası Bakkal Necati’nin o küçük dükkânı var ya,orayı Starbucks yaptılar. İnce belli bardakların yerine karton bardaklar geldi. Bide üzerine nick name denen bişey yazıyorlarmış. Durum vahim aziz dostum, yıllardır gitmemek için direndiğimiz, kapısının önünden geçerken besmele çektiğimiz o kahveci, artık sokağımızda.
Bunların hepsi sizin suçunuz.
Doğa boşlukları kabul etmiyor, aziz dostum.
Doğanın “space” tuşu yokmuş; gidenin yerine hemen bir yenisini koyuyormuş.
Şimdi siz uzaklarda oraletinizi içip kahkaha atarken,
ben bu günah dolu sokakta yazgımı sorguluyorum.
Adil olan bu muydu?
Biriniz de giderken “Sen de gel” demediniz.
Bana bu sokağı emanet edip birer birer gittiniz.
Her cuma biber dolması etkinliği yaptığımız o güzel sokakta artık marshmallow satılıyor...
Trafo direğini de kaldırdılar, biliyor musun?
Her akşam ezanı oraya gider, kaçak leblebi yerdik.
Artık elektrik tellerini yer altına aldıkları için o direğe ihtiyaç kalmamış.Öyle dedi yetkili abiler.Ben de bu mahallenin direğiydim sanırım; artık bana da gerek kalmadı.
Yoga yapan insanlar geldi lan sokağımıza.
Güneşi selamlıyorlar ama bana selam vermiyorlar.
Dışlandım aziz dostum, dışlandım anlıyor musun?
Sahibi olduğum bu sokakta artık bir yabancıyım.
Ya hemen çıkıp gelirsiniz,
ya da bana para atın, yoga taytı alacağım.
Evet, yanlış okumadın: Yoga taytı dedim.
Beni boğup bitiren bu yalnızlıktan sıkıldım.
Ya gelirsiniz ya da taytımı giyer, güneşi selamlayanların arasına karışırım.
Evet, ciddiyim.
Basenlerimle güneşe kafa tutacağım artık.
Senin yüzünden.
Çünkü sen, çünkü hepiniz,
“Sokak sana emanet Eskimo” deyip gittiniz.
Ben kime emanettim peki, Gustalvo?
Aziz dostum Gustalvo,
Yalnızlıktan boğulmaktansa, taytımı giyer, basenlerimi boğarım.
Ya dönün geri, ya da gittiğiniz yere gömün beni...
---
– Ali Rıza Abi! Alooo! Ne Gustalvo’su abi? Ben belediyeden Şehmus.
Lağım tıkanmış, yenge telefon etti. Evdeyseniz gelelim abi.
Abi alo, telefonu yengeye ver abi, sen yine ilacını almamışsın.
– Şehmus, bu ülkede edebiyat neden gelişmiyor, biliyor musun?
– Neden abi?
– Senin gibiler hela varken gelip edebiyatın içine ediyorda ondan.
Gel la gel, evdeyiz. İki gündür tıkalı hela, iki gündür tutuyorum her şeyi içimde, Şehmus.
Düşünebiliyor musun? Tam iki gündür...!
– Alo, aloo Ali Rıza Abi!
İki gündür içinde tuttukların dışa vurup dile gelmeden yetişiyorum hemen abi.
Sevgili dostum Gustalvo,
Helalar bile değişti senden sonra; sürekli tıka—
– Yav Ali Rıza Abi, kapat şu telefonu da sonra edebiyatını yap.
Adamın karnında iki ton tezek var, hâlâ Gustalvo mustalvo diyor!
ASDDFHJKLSLNDBBXKSLSLSNDJJDJDKDKDKDKDKDJSJSKJDWKKENDNEKEKEJDJEJE
YanıtlaSil