Mocha Cinleri
Recep ayının üçüncü gününün sabahında, pencereme çiseleyen yağmurun sesiyle uyandım. Yağmurun kokusunu o kadar özlemişim ki ciğerlerimin en karanlık odalarına kadar çektim. Recep ayı bereketiyle gelmişti, belki bu bereket çemberinden ben de nasiplenirim. Yağmuru izlemek için, nenemden miras kalan yeşil battaniyeme iki uçan tekme çekip üzerimden attım. Nenem de herkese ev, arsa, araba bıraktı; bana yeşil battaniye... Battaniyeyi yıkamaya üşendiğim için buram buram nene kokuyor. Battaniyeye o kadar sıkı sarılıyorum ki ben de nene kokuyorum. Bu koku o kadar keskin ki dolmuşta bana yer veriyorlar. Nenemin hatırası yüzünden yaşlı kokuyorum, ölüm kokuyorum...
Battaniyenin üzerime yüklediği yaşlı kokusundan arınıp, dedemden miras kalan şişme gocuğu giyip sokağa atıyorum kendimi. Dedem çil çil altınlarını diğer torunlarına pay edip bana bu gocuğu bırakmıştı. Acaba bu yaşlıların benimle derdi ne? Uyurken nene kokuyorum, gezerken dede kokuyorum. Kendi kokumu unuttum kardeşim, insan kendi kokusunu özler mi? Ben özledim. Recep ayının üçüncü günü, ölüm kokulu gocuğumla simit almaya gidiyorum. Yine de pozitif olmak lazım, ya dedem bana babet çorap bıraksaydı? Mezarına tükürmek zorunda kalırdım büyük ihtimalle.
Simitlerimi aldıktan sonra Şekip abinin çay ocağına doğru gidiyorum. Şekip abi her yıl Recep ayının üçüncü günü çayı bedava veriyor. Bir tür ritüel galiba bu anlamsız sebil tarifesi. Bir keresinde cesaret edip sormuştum bunu Şekip abiye. Kaşlarını çatıp buz gibi nefesini yüzüme üfürerek, "Anısı var avokado, anısı var" demişti. "Lan, Recep ayının üçüncü günü beleş çay dağıtacak ne yaşamış olabilirsin, şov yapma" diyecektim de Şekip abinin emekli boksör olduğu aklıma gelmişti. Bir adam bokstan emekli olup niye çay ocağı açar abi, bu hangi törenin vizyonu? Zaten çayı da güzel değil, beleş diye gidiyorum. Basmış içine karbonatı; hayır yapacağım ayağına karbonat içiriyor bize. Allah'la arayı düzeltmek için bizi zehirleyecek pezevenk...
Yol boyu Şekip abiye ağzıma gelen her şeyi saydım. Bir ara hızımı alamadım, Şekip abinin Facebook’taki demlikli profil fotoğrafına tükürdüm. Recep ayının üçüncü günü yağmurlu bir sabahta elin adamına kurulmuştum, yok yere. Bütün yol boyunca kafamın içinde Şekip abiye şiddet uyguladım. Şiddete karşı adamdım lan ben, ne hale geldim? Elin adamını her dilde dövmek istiyorum resmen. Kesin bu gocuğun yüzünden; bu gocuk beni çok geriyor. Recep ayının üçüncü gününün sabahında elimde simit poşeti, üzerimde seksen yaşında bir gocuk ile emekli bir boksörü dövme hayalleri kuruyorum. Ben iflah olmam...
Çay ocağının sokağının köşesine geldiğimde yeni açılan zıttırı zırtop kahve dükkanı gözüme çarptı. Dükkandan içeri bakarken "Lan, buna da para verip içen var mı acaba, Allah yolumuzu şaşırtmasın" diye mırıldanmaya başladım. Kapitalizme bak, insanlar karton bardakta kahve içmek için birbirleriyle yarışıyor. Çay ocağı kültürüne atılmış en büyük kazık bu zıttırı zırtop kahve dükkanları. Lan, ölsek cenazemize gelmez bu adamlar, niye bunların kahvesini içiyorsunuz? Bir de cama eşek kadar "White chocolate mocha bulunur" yazmış. O ne lan öyle? Şimdi de bu dükkana kuruldum, yazıyı camdan söküp "Müslüman mahallesinde mocha falan sattırmam" diye bağırıp bir anda dükkandan içeri girdim. Bu tamamen plansız ve yersiz bir yükselme oldu ama artık geri dönüşü yoktu. Mahalleme mocha sokmamaya kararlıydım. Gözüm dönmüştü, artık bu yolun geri dönüşü yoktu. O kadar bağırmama, masaya yumruk atmama rağmen kimseden bir tepki de görmedim. İnsan bir "Sen hayırdır lan, kimin mochasına laf ediyorsun?" falan der en azından. Mocha bunların kulak deliğini mi tıkadı acaba? "Belki de beni duymadılar" deyip ardıma döndüm, dükkandan tam çıkacakken Feyzullah abiyle burun buruna geldik.
Feyzullah abiyle uzun süre sessizce bakıştıktan sonra gözüm elindeki bardağa ilişti. Allah kahretsin, Feyzullah abi mocha içiyordu. İdol listemde top 5'te olan adam elinde karton bardakla mocha içiyordu. Feyzullah abinin yakasına yapışıp "Bu kaderin hangi cilvesi be, Rabbim, ben kimlere abi demişim? Bugün mocha içen, yarın gider soslu döner yer, bale yapar, babet çorap giyer. Yazıklar olsun Feyzullah abi, yazıklar olsun!" çığlıkları atıyordum mocha dükkanının ortasında. Feyzullah abi elindeki bardağı bana uzatıp, "Affet kardeşim, vallahi bir kereden bir şey olmaz diye aldım, bağımlısı oldum. Bunu içmediğim zaman geceleri gözüme uyku girmiyor, kabuslar görüyorum. Lütfen kimseye anlatma, hele al bir fırt çek, beni anlayacaksın" deyip bardağı ağzıma sokmaya çalışıyordu. Birkaç damla gözyaşı döküp bardağı fırlatıp dükkandan koşarak uzaklaştım. Recep ayının üçüncü günü, bereket yağmurlarından nasibimi bela olarak alacağım hiç aklıma gelmezdi...
Ne yapacağımı bilmeden sadece koşuyordum. O kadar hızlı koşuyordum ki bir ara peruklu bir adamın yanından geçtim, rüzgarımdan savrulan peruğu ağzının ortasına girdi. Nefesim kesilene kadar koştum, yarınlar yokmuşçasına koştum. Trafo direğinin dibine geldiğimde biraz durup dinlenip ne yapmam gerek diye düşünmeye başladım. Aklıma mahallenin ileri gelenlerinin olduğu WhatsApp grubu geldi, bunu hemen oraya yazmalıydım. Cebimden telefonu çıkarıp, "Feyzullah abiyi white chocolate mocha içerken yakaladım. Sevgili mahalle sakinleri, KOD 333, tekrar ediyorum, KOD 333" yazdım. Mesaja ilk cevap Rahmi abiden geldi. Rahmi abi, mocha cinlerinin Feyzullah abiye musallat olduğunu düşündüğünü ve fırıncı küreği ile döversek içindeki mocha cininin bedeni terk edeceğini söyledi. Ben şiddete karşı olduğum için benzin döküp yakmayı teklif ettim. Safinaz teyze ise "Mocha cinleri çok tehlikeli bir kabile, oralet ayini yapmak gerekli" yazdı. Oralet ayini bilinen en tehlikeli ayin olduğu için grupta kimseden bir cevap gelmedi. Açıkçası benim de neticem yemedi oralet ayinini onaylamak için. Tam tüm ümitlerim tükenmişti ki Şekip abi gruba, "Ben oralet ayinini yapmaya talibim, mahalleme can feda" yazdı. Adam Battal Gazi kimliğini yüzümüze çarpmıştı grubun ortasında. Az önce ses çıkmayan gruptan bi anda Şekip abinin mesajının altında konfeti emojileri patlıyordu. Şekip abi bir anda kahraman olmuştu. Az önce ağzının ortasına uçan kafa atmak istediğim adam resmen kahramanımız olmuştu...
Çok fazla zaman kaybetmeden Şekip abinin çay ocağında buluştuk. Şekip abi, biz çay ocağına gelene kadar zamandan kazanmak için ayin için gerekli olan eşyaları hazırlamıştı. Rahmi abi de yoldan geçerken Feyzullah abiyi ters kelepçe yapmış, 97 model pusuk Tofaş’ın bagajına atıp getirmişti. Artık her şey hazırdı; az sonra bu çay ocağında tarihin en tehlikeli ayini yapılacaktı. Safinaz teyze, "Ocakta yemeğim var," deyip ayin başlamadan aradan sıyrılıp kaçmıştı. Mahallenin diğer ileri gelenleri ise tenezzül edip çay ocağına bile gelmemişti. Ben, Rahmi abi, Şekip abi, Feyzullah abi ve mocha cinleri baş başa kalmıştık...
Şekip abi, Feyzullah abiyi hemen bir sandalyeye oturtup gözlerini az kullanılmış bir cep mendili ile bağladı. Ben ve Rahmi abi, Feyzullah abinin kollarını sıkıca tutup Şekip abinin çıraklığını yapıyorduk. Feyzullah abi arada garip garip sesler çıkarıp, "Bırakın beni, bir gün herkes mochalanacak!" diye bağırıp duruyordu. Vakit daralıyordu, hemen müdahale etmemiz gerekti. Şekip abi ile göz teması kurup, "Haydi, tam zamanı, şimdi yamult o mocha cinlerini, öz abim," mesajını verdim. Şekip abi, benden aldığı destek ve gazla elinde tuttuğu kulpu kırık demliğin içine üç yemek kaşığı portakallı oralet atıp Feyzullah abinin başının üzerinde gezdirmeye başladı. Ben ve Rahmi ise aklımıza gelen bütün duaları okuyorduk. Şekip abi elindeki demliğe üç bardak kaynar su döküp Feyzullah abinin etrafında dönmeye başladı. Ayin başlamıştı, artık geri dönüşü yoktu; ya mochalar kazanacaktı ya da biz...
Şekip abi, Feyzullah abinin kafasını demliğe sokup oralet buharını içine çekmesini söylüyordu. Feyzullah abi direnmeye çalışıyordu ama Şekip abi pes etmiyordu. Artık ayinin son hareketini yapmanın zamanı gelmişti. Şekip abi demliği fırlatıp, "Açın gözlerini!" diye bağırıp kafasının üzerinde dönmeye başladı. Rahmi abi hemen sümüklü mendili Feyzullah abinin gözlerinden çıkarıp Feyzullah abinin kafasını Şekip abiye çevirdi. Şekip abinin kafa dansı, mocha cinlerinin başını döndürüp çıkmasını sağlayacaktı. Bu, kitapta yazan en etkili ve en tehlikeli yöntemdi. Hatta altında küçük küçük "Sakın evde denemeyin" yazar.
Şekip abinin kafasından dumanlar çıkmaya başlamıştı. Adam, Feyzullah abi için saatlerdir kendi kafasının üzerinde dönüyor. Helal olsun Şekip abi, sende de ne kafa varmış; Diyarbakır karpuzu olsa çatlardı şu efora. Ben, Şekip abinin kafa performansına dalmışken Feyzullah abinin hırlama sesleri tüm mekanı kaplamıştı. Sanırım işe yarıyordu. Rahmi abi, "Ikın, ikın Feyzullah, derin nefes al, ıkın hadi dostum, fırlatıp at şu mochaları duvara!" diye bağırıyordu. Şekip abi kafasının üzerinde birkaç tur daha döndükten sonra, "Bırakıp uzaklaşın, mocha çıkmak üzere!" diye bağırdı. Hemen Feyzullah abiyi bırakıp elime okey ıstakasını alıp geride beklemeye başladım. Ne olur ne olmaz; duvardan sekip gelen cin belki bana girmeye çalışır, ıstaka ile yamulturum, iş güvenliği önemli. Feyzullah abi bir iki hırıltılı çığlıktan sonra mocha cinini balgam atar gibi fırlatıp attı duvara. Garibim Feyzullah abi, bitkin bir halde kendini sandalyeye bırakıp yığılıp kaldı.
Uzun bir sessizlikten sonra hepimiz Feyzullah abiye sarıldık. Çay ocağının içinde birbirimize sarılıp ağlamaya başladık. Sabah dövmek istediğim adam ile şimdi karşılıklı sarılıp ağlıyordum. Recep ayının üçüncü gününün sabahında köhne bir çay ocağında üç emekli ile ayin yapacağım hiç aklıma gelmezdi...
Yorumlar
Yorum Gönder