Yıkılması Gereken Tabular mı Yoksa Tabutlar mı
Caminin önünden geçerken kenarda duran cenaze arabasına ilişti gözüm. Nerde bi cenaze görsem heman katılır namazını kılarım. Cenaze namazında insanlar pür dikkat tabuta bakıyor genelde. Tabi bende o zincirin bi halkasıyım. Yemyeşil tabutların içinde beyazlara sarılmış bi beden ve etrafında bi kalabalık. Acaba ölüler o anı görüyor mu ? Sanırım bu sorunun cevabını tabutun içinde olduğum zaman bulacağım.
Bazen katıldığım cenazelerde tabuta bakıp iç geçiriyorum. Kim bilir içerisi nasıl rahattır. Keşke ölü kalksa da bana yer verse. Aslında bi saatliğine ölünün figüranı olsam. Mesela ölü sıkılıp uyansa beni işaret edip " yeğenim sen lan sen etrafına mal gibi bakma gel şu tabuta uzan soğumasın ben bi kısa Marlboro alıp gelicem " dese direkt sorgulamadan kefenini kuşanır o yeşilimsi tabutun içinde kurka yatarım.
İnşallah kapağımı kapatmayı akıl eden birileri olur kalabalığın içinde. Ben insanların ortasında öyle manda boku gibi serilip yatamam utanırım abi. Oldum olası kalabalık ortamları sevememişimdir. Ama cenazelerde bunu pek sorun etmiyorum. Yada kalabalığı görsel belleğimden zımpara ile kazıyıp atıyorum.
Tabutun içine minder koyuyorlar mı acaba ? Abi direkt demirin üzerine yatırmazlar bence ölünün beli tutulur. Ya ölen adamın fıdığı var ise ? Bence belediye bunu düşünmeli yani enazından kauçuk bir minder yerleştirmeyi akıl edebilmeli. O tabutun içindeki adam belkide geçen dönem sana oy verdi. Belki de mefta senin o saçma sapan ne halta yaradığını asla çözemediğim aptal seçim şarkılarına eşlik bile etmiştir. Neyse yarın belediye başkanına bu konuyu bizzat açacağım.
Gasilhane gibi koktuğumu hissedip kendime geldiğimde elimde ucu yamuk bir kürek vardı. Az önce tabutuna iç geçirdiğim meftanın suratına suratına toprak atıyordum. Olum konu buraya ne zaman geldi? Ben genelde cenaze namazlarını kılıp tüyerdim. Sanırım bu mefta ile garip bi bağ kurmuş olmayalım ki üzerine toprak atma zahmetine girişmişim. Adını bile bilmediğim adamın tüm hatırasını yaşanmışlıklarını nalburdan alınan yamuk bi kürekle bu dünyadan silip atıyordum.
Harbiden bu meftanın adı neydi acaba ? Belkide meftunedir ? Az ileride yerlerde debelenen bir ekip var onların yanına gitmek lazım ismini öğrenmek için. Avuç içime yapışan küreği yanımdaki seyrek dişli abiye uzattım. Abi küreğe bakıp "teşekkürler teşekürler" diye haykırarak ağlamaya başladı. Olum galiba adama cenazelerde kimse kürek vermemiş yazık lan adama ilk cenaze küreğini benden aldı gariban.
Salya sümük ağlayan kürek yoksunu abiyle vedalaştıktan sonra yerde debelenen grubun yanına gelmiştim. İçlerinden üstü başı en fazla yırtık olan tombul abiye selam verip baş sağlığı diledim. Biraz konuştuktan sonra bu grubun cenazelerde ağlama yerde debelenme gibi mini organizasyonlar yaptığını öğrenmiştim. Yalnız adamlar gerçekten profesyoneller. Tombul abiyi ve ekibini biraz övdükten sonra meftanın ismini sordum. Abi önce burnunu yanındaki adamın omzuna sildi sonra benim gözümün içine baktı ve " Zekeriya BEYAZ " dedi. Neee beyaz mı Zekeriya ? Bütün dünya başıma yıkılmıştı bütün hayatımı Zekeriya BEYAZ' ı eleştirerek yaşamıştım. Ben şimdi az önce eleştirdiğim adamın figüranı mı oldum ? Otuz saniyelik boş bakışların ardından haykırarak "Açın lan mezarı açın o Zekeriya bunun hesabını verecek o Zekeriya buraya gelecek " diyerek inletmeye başladım mezarlığı.
E tabi bu tepkinin bi bedeli olacaktı. Zekeriya'nın akrabaları hüzün ve öfkeli kürek darbeleri ile gayet profesyonel şekilde beni benzetmişti. Enson hatırladığım şey ise göbekli bi dayının " ruhuna Fatiha Zekeriya Beyaz " yazan mezar taşını ağzıma sokması olmuştu. Zekeriya Beyaz hakkındaki tüm tabularım ağzıma sokulan mezar taşı ile yıkılmıştı. Ah ulan ah bitti artık hiç bir ölünün dublörü olmayacağım...
Yorumlar
Yorum Gönder