Veliaht Cinayeti

 Pallmall ormanında sisli soğuk bir geceydi. Gecenin kasveti romandaki tüm ağaçların üzerine sanki bir çarşaf gibi çekilmişti. Dedektif Spatula Avni ormanın sisli patikalarında devriyesini tamamlayıp,kavak ağacının kovuğundaki yuvasına dönmek için saniyeleri sayıyordu. 

Avni, yine her zaman ki gibi devriye atarken Cimilli İbo dinliyordu. Cimilli İbo konserinde olduğunu düşünerek, bu gudibet geceyi birazda olsa renkli, çekilebilir bir hale getirmeye çalışıyordu. 

Son devriye bölgesi olan kavaklı dere patikasına tofaş ile yanlayarak girerken telsizden ansızın bir cinayet anons gelmişti. 

Avni direksiyona ani bi parende atıp, " Hay babayın şarap çanağına limon sıkayım. Beş dakika sonra ölsene be kardeşim. Öteki tarafta bedava bal mı var sanki? " diyerek hızla anonsun geldiği noktaya doğru sürmeye başladı pusuk Tofaşını. 

Avni olay yerine geldiğinde muazzam bir kalabalık ile karşılaştı. Sanki tüm orman bi anda oraya toplanmıştı. Avni arabasından inip kalabalığa, "Açılın kardeşim açılın sanki veliaht Chamberlain öldü. Bu ne kalabalık. Açın ölü son nefesini rahat alsın bari." diyerek alaycı ve sinirli bir gülüş attı. Kalabalık bir anda sanki Avni'ye odaklanmış, tüm gözler ona dönmüştü. Bakışların şokunu sorgulayan Avni kafasını çevirip yerde yatan cesete baktığında suratı badanaya hasret gecekondu duvarı gibi olmuştu. Gözlerini iki eli ile ovuşturup kendine bir tokat atıp tekrar baktı. Veliaht Chamberlain, yerde lavaşın arasına dürülmüş soğan cücüğü gibi yatıyordu. Avni üzerindeki şoku atlatamadan komiser yardımcısı Termos Cumali kolundan çekiştirip " Dedektif üzgünüm. Kalabalığı ne kadar uzaklaştırmak istesek de olmadı. Sanki bir petek bal bulan arılar gibi çöktüler buraya. Üzgünüm efendim! " dedi. Avni, Cumali'ye dönüp " Ulan oğlum sen neyin arısı neyin balından bahsediyorsun? Koskoca veliahtı pilav üstüne serilen kuru gibi sermişler yere. Bu ormanda artık kaos atletizm yapacak." diyerek, sinirli ve şaşkın bir bakış attı. 

Dedektif Avni yaşadığı şoku atlatıp, cesede doğru yaklaşıp delileri toplamaya ve olayın nasıl olduğunu incelemeye başladı. Ölüm morlukları daha oluşmamış ve ceset ocaktan yeni alınmış demlik kadar sıcaktı. Avni, Spatula Cumali'ye dönüp " Cesedi kim bulmuş? " Cumali "Efendim ihbarı Sürüngen Remzi yapmış." dedi. Avni, biraz düşündükten sonra "Cesedi bulan kişiyi karakola götür. DNA örneğini alın." dedi. Termos Cumali, vakit kaybetmeden Sürüngen Remzi ile karakola doğru yola çıkmıştı. 

Avni ,cesedi incelerken meftanın dişlerinin arasında kalan maydanoz dikkatini çekmişti. Chamberlain et obur bir canlı idi. Maydanoz kalıntısı dişlerine nasıl gelmişti ki ? Avni maydanozu cımbız yardımı ile çekip aldı ve cebinden çıkardığı delil torbasının içine bıraktı. Avni incelemelerine devam ederken meftanın yelesinin arasında lc patikikiye ait bir alışveriş fişi parçası bulmuştu. Bu vaka çok garip bir yerlere gidiyordu. Deliler Avni'ye hiç bir anlam ifade etmiyordu. Ölüm nedenini anlamak için biraz daha inceleme yapan Avni, Chamberlin'in boğulduğunu düşünüyordu. Ama kim yapmıştı bunu ? Bu köhne ormanda buna kim cesaret edebilirdi ki? Kaldı ki Chamberlain doğası gereği yırtıcı ve güçlü bir canlıydı, onu böyle amele sümüğü gibi kim fırlatıp atmıştı? 

Avni aklında ki soruların kargaşası arasında boğuşurken bir anda zurna sesleri yükselmeye ve davullar gümlemeye başlamıştı. Davullar ve zurnalar kral Sokrates'in geldiğinin habercisiydi. Avni hemen ayağa kalkıp arkasına baktığı zaman Kral Sokrates'in öfkeli ve acılı bakışları ile burun buruna gelmişti. Avni şaşkın ve kekeme bir tonla " Ho ho hoş geldiniz efendimiz. Böylesine acılı bir vaka ile karşınızda olmak istemezdim. " dedi. Kral Sokrates Avni'yi şöyle baştan aşağı süzüp kalabalığa döndü ve "Bu yerde yatan benim oğlum olmasından ziyade sizin gelecekteki kralınız veliahtınızdı. Bunu her kim yaptıysa bilsin ki ölümü bu ormanın gördüğü en acı ölüm olacak. Bunu yapan kişi yakalanana ve cezasını çekene kadar artık bu ormanda herkes şüpheli. " diye haykırdı. Kalabalığın içine çöken korkunun kokusu tüm ormanı esir almıştı. Kral Sokrates, Avni'nin omuzuna elini koyup " Dedektif sana benden özel izin istediğini al sorgula. Evini, yuvasını, düşünceleri ara tara ama oğluma bunu yapanı bul ve huzuruma getir. Sana iki hafta müsade Dedektif eğer ki bu sürede hala bir sonuca varamamış olursan pençelerim ile sana bademcik ameliyatı yaparım." dedi ve arkasını dönüp zurnalar ve davulların sesleri arasında uzaklaşıp gitmişti. 

Avni başını iki elinin arasına alıp "Ulan annem beni mayalı Şevket'e ortak edecekti. Ekmeğimi iki pençe atıp parama bakacaktım. Kadın o kadar dedi dinlemeledik. Al oğlum Avni, şimdi ister sağa yatır ister sola Kral seni pençelerinin arasına aldı işte." diye söylenerek Tofaş'ına atlatıp karakola doğru gitti. 

Karakolun önüne geldiğinde, Termos Cumali'nin onu kapı önünde beklediğini gördü. Spatula Cumali'nin yanına geldiğinde elinde sürüngen Remzi'nin ifadesi olduğunu gördü. Cumali'nin elinden ifadeleri öfke ile çekip aldı ve okumaya başladı. İfadeden bişey çıkmazdı. Sürüngen Cumali'yi suçlamak için hiçbir sebep yoktu. Avni, Cumali'ye dönüp cebinden çıkardığı delileri uzattı ve " Bunları derhal incelenmek üzere Tiftik Nebahat'a götür. Ha unutmadan Remzi'yi serbest bırak ve peşine Tarantula Rıfkı'yı tak. Bu adamın tuvalete gitme sıklığına kadar herşeyi bilmek istiyorum." dedi ve koşar adım karakolun merdivenlerini çıkıp odasına gitti. 

Odanın içinde sağdan sola, soldan sağa volta atıp durdu. O kadar endişeli ve korku içindeydi ki kafasını bir türlü toparlayamıyordu. Elinde delil olarak sadece kıytırık bir maydanoz parçası ve lc patikikine ait alışveriş fişi vardı. Bu kadar karmaşa ve korku bu bal porsuğuna ağır gelmişti. Ne yapacağını bilmiyordu. Otopsi sonucunu ve Tiftik Nebahat'ın incelemelerini beklemekten başka çare yoktu. Bu kasvetli, korku ve ölümlü gece onu çaresizliklerin içinde Çorum leblebisi gibi bırakmıştı. Avni koltuğuna oturup cekmecesini açtı. Trendyol'dan aldığı kefeni çıkarıp acılı bir iç çekip " Vay be dostum iki haftaya kadar bu işi çözemessem üzerime seni saracaklar. Belki de Sokrates seni bile çok görecek bana. Ne tuhaf değil mi? Eğer olayı çözemessem bu ölümün faturasını bana kesecekler. Remsen Chamberlain ölüsünü benim kanım ile yıkayacaklar. Peki ya benim ölümüm? Onu kim sorgulayacak? Kim savunacak? Belki de cenazem bile olmayacak. Belki de annemin son kez sarılıp beni uğurlmasına izin bile vermeyecekler. Soylu bir veliahtın ölümü bu aciz Bal porsuğuna yüklenecek." dedi. Avni, kefen ile bakışırken başını masaya koyup derin bir uykuya dalmıştı. 

Avni, öğleye doğru ördek yavrusu gibi ciyaklayan telefonun sesi ile uyandı. Hemen telefonu açtı ve Tiftik Nebahat'ın öfkeli ses tonu ile güne başlamıştı. Nebahat " Ulan oralet suratlı bana gece yarısı çok acil diye bir maydanoz ve kıytırık bir alışveriş fişi yolladın. Bu kaçıncı aramam artık sayamadım. Sen benim bütün gecemin içine kaçak kat çıkıp sonra uyuya mı kaldın? Olum Sokrates'in pençesi kulağının tözüne inmesin diye bütün labaratuvar el birliği ile burda rayından çıkmış tren gibi çalışırken sen betonu yeni sermiş müteahhit gibi keyif uykusu mu yaptın?" dedi. Avni daha Nebahat'ın bayat pilaki tadı veren ses tonunun şokunu atlatmadan öfkesine maruz kalmıştı. Avni, acılı ve üzüntülü bir tonla" Dur be Nebahat. Dur be yiğido. Sokrates zaten iki haftaya beni kündeye getirip kemiklerimden ilik suyu yapacak bari bi rahat uyku çekeyim dedim." dedi. Nebahat bir anda kahkaha atmaya ve hönkürmeye başlamıştı. Avni ne olduğunu anlamamış ama Nebahat'ın onun bu çaresiz ve acınası haline kahkaha atmasına bi hayli sinir olmuştu. Avni daha fazla dayanamadı ve " Nebahat beni bu alaycı gülüşlerine şakşuka yapmak için mi aradın? Teşekkür ederim höşmerim suratlı görüşürüz. " dedi. Tam aramayı kapatacakken Nebahat'ın" Avni dur be Koçero dur. Çqbuk yanıma gel. Kefeni patilemiş olabilirsin." dedi. Avni telefonu kapatıp depara kalkan Gül Batur gibi yerinden ok gibi fırlayıp Nebahat'ın yanına doğru koşmaya başladı. 

Avni , Nebahat'ın yanına geldiğinde heyecanlı ve kehleyen bir ses ile "Çabuk anlat çabuk. Her geçen saniye bizim için önemli. Belki de zanlı şu anda ormanı terketmek üzere." Nebahat "Dur be oğlum zanlı hiç bir yere kaçamaz önce otur bi fresa iç kendine gel. Bana gönderdiğin maydanoz parçasını incelerken üzerinde toprak kalıntıları olduğunu farkettim. Toprak kalıntılarını İncelermken otopsiye giren Kara Batak Hilmi aradı. Chamberlain'in yemek borusunda ve midesinde toprak kalıntıları bulmuşlar. Hemen onlarıda incelmeye başladım. İki toprak yapısı birbiri ile eşleşti." Nebahat anlatmaya devam ederken Avni araya girdi ve " Bqna sonucu ver çabuk. Zanlı ile ilişkilendirmem için bana bir teselli ver Nebahat! " diye haykırdı. Nebahat" Avni, aşırı dozda Orhan Gencebay dinlemeyi bırakmalısın. Sus ve dinle beni. " Avni, kafasını sallayıp devam et şeklinde elini salladı. " Kalıntılar birbiri ile eşleşince bu et obur canlının maydanoz ve toprak ile ilişkisini anlamlandıramadım. Hemen lc patikikiye ait fişi incelemeye başladım. Üzerinde bir pati izi vardı ve sistemde eşleşme yaptığımda Sokrates'in pati izleri ile eşleşti. Biliyorsun yeni cipli kimlik kartlarına geçtiğimiz için hepimizin pati izleri artık sistemde ve bu bize bir kolaylık sağlıyor. Her ne kadar bu sisteme geçmek için bizi baskılamaları ve aldıkları ücret soygun da olsa kabul etmeliyim ki bu tür durumlarda işimize yarıyor. " Avni yine araya girip, " Nebahat şu an seninle oturup sistemi masaya yatıramam. Vaktim az ve beni masaya yaptırıp, parçalamak isteyen acılı ve öfkeli bir Sokrates var ensemde. Devam et hadi " dedi. Nebahat Avni'nin avel yüzüne bakıp " Her neyse bu pati eşleşmesi beni şaşkına çevirmişti. Hemen olay yeri incelemeden Kıl Kuyruk Hanifi'yi aradım ve Sokrates'in şatosunun bahçesinden toprak örneği ve eğer bahçede bir yerde ekili maydanoz varsa örnek almasını istedim." konuşma giderek baya garip bir hal almıştı. Avni, Nebahat'ın suratına oltasına çorap takılmış balıkçı gibi bakıyordu. Nebahat, Avni'nin şaşkın ifadesi karşısında sözlerine devam ederek " Tahminlerim beni yanıltmadı. Sokrates'in arka bahçesinde maydanoz ekili bir alan bulduk. Toprak örnekleri ve maydanozda eşleşme gösterdi. Otopsiye göre Chamberlain'in ölüm sebebi boğulma ve sıkı dur bu maydanoz ile toprak kalıntıları ölmeden hemen önce midesine ve yemek borusuna takılmış. Sanırım aziz dostum ensesinde korku olması gereken sen değilsin Kral Sokrates ." Avni neye uğradığını şaşırmıştı. Bu nasıl olurdu? Avni Sokrates'i nasıl suçlayacaktı? Kral olması dışında o Chamberlain'in babasıydı. Avni'nin nefes alışverişi İstanbul trafiği kadar yoğun ve sıkılaşmaya başlamıştı. Elindeki kağıtları alıp labaratuvardan çıkıp şaşkın bir şekilde arabasına gelmişti. Peki şimdi ne olacakt? Prosedür gereği Sokrates'i göz altına alıp sorgulaması gerekti ama bunu nasıl yapacaktı. 

Tofaşa atlayıp şatoya doğru ilerlemeye başlamıştı. Yol boyunca hiç Cimilli İbo dinlemedi hatta camı indirip kolunu bile sarkıtmadı. Endişe ve korku onu esir almıştı. Ama yapacak bişey yoktu kral ondan zanlıyı istemişti oda zanlıyı almaya gidiyordu. 

Şatoya geldiğinde derin bir nefes alıp, arabasını park etti. Şatonun merdivenlerini titreyen bacakları karşısında Everest Dağı gibi olmuştu. Her bir basamakta farklı bir kaygı doğuyordu aklının içinde. Kapıdan içeri girip Sokrates'i hemen görmek istediğini iletti. Yaverin eşliğinde Sokrates'in huzuruna doğru ilerliyordu. Acaba gittiği Sokrates miydi yoksa kendi eceli miydi ? 

Sokrates'in yanına gidene kadar kaç kapıdan kaç koridordan geçtiğini sayamamıştı. İçindeki endişeden yaverin ona doğrulttuğu soruları bile algılayamıyordu. Sonunda koridor ve kapılar bitmişti.Sokrates'in huzuruna çıkmak için tek bir kapı kalmıştı. Üzerini biraz düzeltip paltosunu yavere uzatıp " Efendim sanırım yalnız görüşsem daha iyi olacak. Bildiğiniz üzere bu görüşme kral ile değil acılı bir baba yapılacak." Yaver ne kadar itiraz etse de Avni bir şekilde yalnız görüşmeyi kabul ettirmişti. 

Kapıyı açıp Sokrates'in huzuruna çıktığında endişe yerini korkuya bırakmıştı. Sanki kralın huzuru değil de mezarın eşiğine gelmişti. Sokrates Avni'nin gözlerinin içerisine bakıp, " Buyrun Dedektif, lütfen ben Kralınız değil, acılı bir babayım lütfen oturun." dedi. Avni, kralın bu tavrı karşısında şaşırmış olsa da tabureyi çekip oturdu. Avni , Sokrates'in karşısında oturduğu anda sanki içerisinde bir cesaret fitili ateşlenmişti. 

Hemen cebindeki kağıtları çıkarıp " Efendim sanırım şu an bende sizi kralım olarak görmüyorum ama benim için acılı bir baba da değilsiniz. Siz, veliaht Chamberlan cinayetinin baş şüphelisisiniz. " dedi. Sokrates şaşkın ve öfkeli bir şekilde pençesini masaya vurup, " Siz ne saçmalıyorsunuz dedektif? Siz buraya bana bilgi vermeye mi geldiniz yoksa pençemin altında can vermeye mi?" Avni gayet rahat ve kendinden emin bir şekilde, " Buraya sizi göz altına almak ve sorgulamak için geldim. Chamberlain'in yelesinde bulduğumuz alışveriş fişinde pati iziniz vardı. Chamberlain'in midesinde ve dişlerinin arasında bahçenize ait toprak kalıntıları ve maydanoz parçaları vardı. Chamberlain'in cesedini bulduğumuzda bir hayli sıcak ve tazeydi. Tıpkı yeni kavrulmuş leblebi kadar taze ve yeniydi. Maktulün midesinde, dişlerinin arasında ve yemek borusunda maydanoz ile toprak kalıntıları bulduk. Ölmeden hemen önce bunların ona zorla yedirildiği ve boğulduğunu düşünüyoruz. Maydanoz ve toprak kalıntıları sizin bahçenizden aldığımız örneklerle siyam ikizi gibi eşleşti. Cesedi bulduğumuz nokta ise şatoya yaklaşık olarak yarım günlük yoldan fazla mesafede. Maktül burada olmadığına göre buradan birisi ona ceza verdi bunun başka açıklaması yok." Sokrates'in az önceki öfkesi ve agresifliği yerini endişeye ve üzüntüye bırakmıştı. Avni, Sokrates'in yüzüne bakarken gözleri Sokrates'in dişlerinin arasındaki maydanoza ilişti. Avni, Sokrates'e ecelin elçisi gibi bakıp" Sanırım Chamberlain'in yemede zorlandığı maydanozları siz afiyetle yemişsiniz. Ama bir tane serseri maydanoz dişinizin arasına sıkışıp kalmış. " Sokrates bi anda pencesini ağzına götürüp maydanozu çekip alıp masaya bıraktı. Sokrates köşeye sıkışmıştı kekelemeye ve ağlamaya başlamıştı. O heybetli Kral, bir tekir yavrusuna dönmüştü. Yerinden kalkıp " Bakın dedektif bu durum nasıl açıklanır? Bilmiyorum. Elinizde beni suçlamak için gayet güçlü delilleriniz var ama benim de geçerli nedenlerim var " Avni yerinden fırlayıp, " Evladını öldürmek için nasıl bir nedenin olabilir? İhtiras mı? Hırs mı? Yoksa tahtı kaybetme korkusu mu ? Söyle bana Sokrates seni buna ne itti ?" Sokrates derin bir iç çekip, " Hayır dedektif hayır, ben bu lanet tahtı hiç istemedim. Ben bu krallığı asla istemedim. Keşke yazgı bana bunu yazmasaydı. Ben bu kudreti hiç istemedim. " dedi. Avni, ekindeki kağıtları Sokrates'e fırlatıp, " Anlat o zaman sana bunu yaptıran neydi? " Sokrates, Avni'ye dönüp, " Dedektif açıkçası olay yerinde ilk karşılaşmamızda ben sizin bu derece yetenekli ve azimli olduğunuzu tahmin etmiyordum. Yüzünüzde salaklık hakimdi. Sizin bu olayı değil iki hafta iki bin senede dahi çözeceğinize ihtimal vermedim. Sadece siz değil kimse çözemez diye düşündüm. Herşey kusursuz ve geride tanık bırakmadan planlanmıştı. Ama bu çabanız takdir edilesi ve herşeyi bilmeye hakkınız var. Sonuçta size herşeyi anlatsam dahi hiç bir şey yapamadan can vereceksiniz. Sizin sadece hayatınızı değil bu ormandan geçmişinizi dahi sileceğim. Siz, hiç var olmamış şekilde kaybolup gideceksiniz" Avni alaycı bir gülümseme ile " Anlatın, devam edin, ben çabamın karşılığı olarak herşeyi dinlemek istiyorum." Sokrates piposuna Adıyaman ince kıyım tütün doldurup anlatmaya başladı." Bakın dedektif, ben bir aslan olarak diğerlerinden farklıyım. Maydanozu sordunuz bana dişimin arasına nasıl girdiğini merak ediyorsunuz diye tahmin ediyorum ve tabi Chamberlain'inde dişinde kalan maydanoz aklınızı karıştırmıştır. Bakın dedektif ben vegan bir aslanım ve oğlum bunu asla kabullenmedi. Aslında aile fertlerimden hiç kimse bunu kabullenmedi. Dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama benim oğlumdan başka hiç kimsem yok dedektif. Bu sırrı bilen herkesi toprağın altına ektim dedektif. Tıpkı pamuğa ekilen fasulye gibi gömdüm hepsini. Ama oğlum bu sırrı hiç bilmedi ona hiç bahsetmedim. Bunun ne kadar zor olduğunu tahmin edemezsiniz. Ben yemeklerimi kendim yapmak ve hep tek başıma yemek zorunda kaldım. Kalabalık bir sofranın neye benzediğini onun verdiği hissi hiç tatmadım. Geçen salı gecesi yine odada oturmuş Master chef izliyordum. Maydanoza limon sıkmış guruldayan midemi bastırmaya çalışıyordum. Birden odamın kapısı çaldı. Gel dediğimde Chamberlain karşımdaydı. Ona ne olduğunu ve bu saatte ne için rahatsız ettiğini sordum ama cevab vermiyordu. Donup kalmıştı sanki.Masadaki maydanoz ve limona şaşkın şaşkın baktığını farkettim. Hemen onları çekmeceme atıp ona grip olduğumu hekimin tavsiyesi olduğunu tadının iğrenç olduğunu felan söylemeye başladım. Ama anlamıştı arkasını dönüp hızla odasına gitti. Dün geceye kadar bu konu hakkında asla konuşmadık ve soru sormadı. Ama dün gece bahçede maydanoz toplarken yanıma geldi ve tahtı ona bırakmaz isem eğer herşeyi orman sakinlerine anlatacağını söylüyordu. Bakın dedektif beni onu öldürecek kadar deliye çeviren benden tahtı istemesi değildi. Öz evladımın benim yaşama şeklim bir zayıflık olarak görmesi ve bunu şantaj olarak kullanması oldu. Arabasına atlayıp şatodan ayrılıp gitti. Ben elimde bir demet maydanoz ile donup kalmıştım. Hemen peşinden gidip durumu toparlamak istedim ama peşinden giderken öfkem ve kırgınlığım giderek artıyordu. Onu takip ettiğimi anlamış olsa gerek ki arabasını sağa çekip durdu ve yanıma geldi. Hararetli bi tartışma oldu ben ne olduğunu anlamadan ona bir pençe attım. Yere düşmüştü deliye dönmüştüm elimdeki maydanozları kökleri ile ona yedirmeye çalışıyordum. O an gözlerim dönmüştü boğazını sıkıp anlat herkese anlat ama bu dünyada değil bu sırrı bilen toprağın altında kalanlara anlat diye haykırıyordum. Ben kendime geldiğimde herşey olup bitmişti. Oğlum elimde can vermiş, öylece yatıyordu. Ben bu sırrı saklamak için çok ölümlere sebep oldum dedektif ama bu en acısı olmuştu. Ama olmuştu artık geri dönüşü yoktu. Bir demet maydanoz Dedeftif, bir demet maydanoz beni katil yapmıştı. Evladımı benden bir demet maydanoz aldı Dedektif. Şimdide sizi öldürmek zorundayım. Son nefesinizi vermeden limon sıkılmış koca bir demet maydanoz yerken bana eşlik eder misiniz? " Avni, Sokrates'in gözünün içine bakıp," Üzgünüm efendim siz maydanozu metrisin soğuk duvarlarına bakarak yemek zorundasınız. Buraya gelmeden önce herşeyi planlamıştım. Bir Kralı göz altına almak için elimi kolumu sallayarak geleceğimi tahmin etmediniz umarım. Sizin baskıcı ve savruk yönetiminizinden bunalmış bir grup devrimci sansar ordusu şuan şatoyu kuşattı." Sokrates kendinden emin ve alaycı bir kahkaha atarak " Peki Dedektif göz altına almak ile herşey bitecek mi ? Deliliniz ne bir maydanoz ve üç beş toprak tanesi mi ? Yoksa benim vegan olduğumu mu iddia edeceksiniz. Bir aslanın maydanoz partileri verdiğine inanacak kaç kişi tanıyorsunuz? " diyerek, dedektifin yakasına yapıştı. Dedektif elini paltosunun cebine atıp kayıt cihazını çıkartıp, " Ben değil efendim bunu siz anlatacaksınız. Herşeyi kaydettim bütün orman bu kaydı dinleyecek. " daha Avni'nin sözleri bitmeden Devrimci Sansar hareketıinin lideri Sansar Selim odaya bir anda dalmıştı. Sokrates, Dedektifi yavaşça yere bırakıp, " Hayır, Dedektif herşey bitmedi. Ben sırrımı alıp bu lanet ormanın toprağına karışmaya gidiyorum." diyerek pencereden kendini attı. Avni pencereden baktığında Sokrates'in cansız bedeni avluya sekiz çizer gibi yapışıp kalmıştı. Avni çekmeceyi açıp maydanozu çıkarıp limon sıktı ve Sansar Selim'e dönüp " Bu maydanoz koskoca bir hükümdarı devirdi. Onlarca can aldı. Tadına bakmak ister misin? " diyerek Selim'in şaşkın bakışları arasında, uzaklaşıp gitti

Yorumlar

  1. hikayenin ortasında tahta geçmek için birbirlerini boğazlayan kardeşler vakası sandım ama hikaye dahada enteresan çıktı. Beğendim ve bayağı yaratıcı. Liderlik hükümranlık adalet.. En çokta korkudan dolayı yapılan veya yapılamayan şeyin adalet olmadığının farkında olan polisin cesaretinden dolayı kendini kutladım hikayenin en sonunda.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Znnsndnd vahşi doğada cesur bi hafiye olmak zordur. Aslana baş kaldırmak herkese nasip olmaz djkdkd

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Protein Zehirlenmesi

Alın Yazısı ve Nem Teorisi

Gustalvo'ya Mektup