Son Jeton

 Thomas sıcak bir yaz günü soğüt ağacının dalları altında, dizlerinin üzerine çökmüş sadık dostu Alfred'i beklerken, sorgulayıcı bakışlar atıyordu. Alfred yine geç kalıp Thomas'ı her zamanki gibi beklemişti. O kadar beklemişti ki söğüt ağacının yanına köklerini salmıştı. Thomas'ın hayatı hep birilerini beklemekle geçip gitmişti. Sıcak rüzgar yüzüne vurdukça gerginliği biraz daha artıyordu. Kendi kendine " bu böyle olmayacak" diye söylendi ve ayaklandı. Çimenlere bağladığı midillisine doğru yönelip, heybesinden posta güvercinini çıkardı. Bi parça kağıda " sevgili dostum yine geciktin " yazdı . Güvercini fuşya renkli bulutların arasına salmaya hazırlanırken Alfred'in kavruk sesini işittti. Alfred alaycı bi tonla" Thomas o elindeki güvercini yavaşça yere bırak" diyip Thomas'a doğru yürüyordu. Alfred'in ses tonundaki bu vurdum duymaz tavır Thomas'ın tadını kaçırmış ve canını sıkmıştı. Tüm hücreleri, Alfred'in o yayık ağzının ortasına patlatmak için birbirleri ile yarışıyordu sanki. Yine de sakinliğini koruyarak, arkasını dönüp Alfred'e " Neredesin be oğlum? Söğüt ile kök salma yarışına girdim resmen. " diye kızgın bi tonla sitem etmeye başladı. Alfred, her zamanki gibi ucuzluk pazarından alınmış bahaneleri ile geçiştirmişti Thomas'ı.

Biraz sessizlikten sonra Alfred boşluğa yaman bakışlar atan Thomas'a seslenip " Evet sevgili dostum yine hangi serseri düşünce aklının bir köşesine takılıp yan gelip yattı? Anlat bana. " Thomas derin bir iç çekip " Çarşambayı perşembeye bağlayan gece lunaparka gitmiştim. Bilirsin aziz dostum, ben ne zaman efkarın sancılı kucağında kendimi bulsam lunaparkta bulurum kendimi. Her zaman ki pamuk şeker aldığımız aksi lanet ihtiyarın tezgahının yanında oturup atlı karıncaları izliyordum. O kadar dalmışım ki sanki insanlar benim sırtımda dönüyordu. Kendimi çayırlarda seken taylar gibi hissediyordum. Bir an kafamın içinde şimşekler çaktı ve aklımda bazı düşünceler dans etmeye başladı. Bunları seninle paylaşmak istedim. Bak yandan çarklı dostum hayat atlı karınca misalidir. Hep önündekini kovalarsın, lider olmak, kazanmak istersin. Sürekli eksik veya geride kalmış hisseder bir önündeki hayatlara özenir onlarla amansız bi yarışın içine düşersin. Kafanı çevirip arkana baksan senin de peşinde kovalayan insanların olduğunu göreceksin aslında ama dönüp ardına bakmak gelmez aklına. Belki de hayat bizi bi çemberin içinde alıp döndürüp duruyordur. Çemberin içinde, geride veya önde olduğunu nasıl anlar ki insan? Peki, ya lider sen isen? Diğerleri aslında senin peşinde ise ? Yada farklı bir pencereden bakacak olursak kazanma veya önde olma arzusuna yeniliyor olmuyor muyuz bu durumda.Bu kısır döngüye kapılıp bir hınzır hırsın kurbanı olup, yaşamayı ertelediğimiz şeyleri neden hiç düşünmüyoruz? Ertelemek, aziz dostum güzel olan şeyleri ertelemek, bu yarış için bu kadar fedakarlığa gerek var mı peki? Zaman bu kadar kolay kaybedilecek vazgeçilecek kadar ucuz mu yani ? Kısacası dostum insan ömrünü, atlı karıncaya benzettim o bakışların arasında. Jetonun kadar dönüyorsun, jeton bitince atlı karınca yavaşlar yavaşlar ve durur.Ne kazanan olur ne de kaybeden. Senden sonra jetonu olan birileri gelir bayrağı senden devralır ve o da bu yarışın içinde sürüklenir. İnsan ömrü de aslında jeton gibi sayılı ve sınırlı değilmidir aziz dostum orda jetonun bitiyor burda nefesin. Son nefeste biten jeton gibidir. İnsan ihtiras ve kazanma hırsına kapılıp sonunu düşünmeden yaşar ya da yaşayacakları güzel şeyleri son ana kadar farkında olmadan erteler.

Alfred'in yüzünün rengi badana atılmış duvar kadar beyazlamış içini ürperti kaplamıştı. Yine de dostuna belli etmemek için çabucak kendini toparlayıp, dostunun yeni alınmış ensesine bi şaplak atıp elini cebine atıp bir jeton çıkardı ve" ee o zaman ne duruyoruz jetonumuz bitmeden bi fresha içmeyelim mi ?" diyerek, gülümsedi. Bu derin sohbet, fresanın nar kokusu ile son bulmuştu.

Yorumlar

  1. bazen insan çok sabreder güzel günlerin geleceğine dair ve bunun için de hep kar hesaplamaları bile yapar. Malum herkes bu kadar kapitalist rejiminde kölesi olmnuşken insanın bi başkası için değilde kendisi için yaşaması bi lüks olarak görüldüğünden, bi süre sonra benimde böyle sabırlarım taşıyor ve hayatın kısalığıyla ilgili acı gerçekler benimde yüzüme çarpıyor. Ama inanıyorum ki güzel hayatlarımız olacak birbirlerimize yardım edersek eğer...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben akşam ezanından önce herkese yardım ederim. Ama akşam ezanı okunursa edemem çünkü evde olmam gerek. Yoksa annem terlikle mesaiye kalıyor smkdjdjd

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Protein Zehirlenmesi

Alın Yazısı ve Nem Teorisi

Gustalvo'ya Mektup