İzmarit Celil Kırlangıç Kanatları ( Bölüm Üç )
Kahvaltı da yaşadığı şok dışarıdaki ayazdan daha keskindi.Ardında bıraktığı topuk sesleri martı kahkahalarına karışıp göğe yükseliyordu. Koca bir caddeyi kaplamıştı topuk sesleri.İçindeki karamsarlık vakfı kebirsiz kalmanın etkisiyle iyice artmıştı.
Sigarası da bitmişti kibriti de...Tutunacak, direnecek tek bir dalı bile kalmamıştı. Etrafından gelip geçen insanlara "dokumacı kızlar" şarkısını seslendirmek istiyordu ama, ruh hali izin vermiyordu. Oysa ki güzel bir kahvaltı onu kendine getirecekti ama Zonguldak kömürü ile yazılan yazgısı yine onun karşısına çıkmıştı.Beton duvar gibi toslamıştı yazgısına.
Umutları, ince belli bardağın içindeki bal küpü şeker gibi eriyip gidiyordu. Omuzları düşmüş, gözleri dolmuştu.Midesi guruldamaktan vazgeçmiş ona "bu bana kaderimin bir oyunu mu" parçasını seslendiriyordu.Fotosentez yapan ağaçları bitkileri bile kıskanıyordu artık.En azından onların karnı tok diye düşünüyordu.
Herşeyden vazgeçtiği sırada,burnunun direğine bir kırlangıç kondu.Göz göze bakışıp duruyorlardı kırlangıç ile.Celil, kırlangıcın etini budunu göz ucu ile süzerken,masum kırlangıç onun bu içler acısı haline üzülüyordu.Burnunun üzerinde bir ıslaklık hissetti,acaba kuş burnuma mı işedi diye kaşlarını çatarak kuşa baktı.Eli ile kuşu "hela mı lan burası zottirik" diyerek kovdu.Ama cezmi farkında değildi o nem, o ıslaklık kırlangıcın gözyaşları idi.Kırlangıç uçup gitmişti gözlerden kaybolmuştu.Celil burnunda işek sandığı ıslaklık ile bir kaldırım taşına çökmüştü.
Gökyüzüne bakıp duruyordu,bulutları vakfı kebir ekmeğine benzetiyordu.Celil bulutları ağzından akan salyalar ile süzerken aynı kırlangıç yine burnunun direğine yanlamıştı.Celil kırlangıca bakıp "birader cami az ileride medeniyet öğrenin" diye haykırdı.Kırlangıç Celil'e dönüp baktığında gözlerinden yaşlar süzülüyordu.Cezmi'nin avucuna konup kanatlarını araladı ve Celil'in avucunun ortasına bir parça vakfı kebir ekmeği bırakıp gökyüzüne tekrar kanat çırptı.Celil yaşadıkları karşısında dili tutulmuş, gözleri dolmuş, ağlamaklı şekilde bakıyordu. Utanıyordu yaptıklarından, utanıyordu insanlığından.Kaybettiği merhamet duygusunu hissediyordu en derinlerinde. Avucundaki ekmeği tek lokmada mideye indirip ayağa kalktı.El sallamaya başladı haylaz kırlangıcın arkasından.Celil içindeki karamsarlığı bir kırlangıcın kanadına yükleyip göklere, uzaklara yollamıştı.Koşar adımlar ile umuda yürüyordu artık...
Yorumlar
Yorum Gönder