Sadece 29.45 + Üç Yıl
İki bin dokuz'un Eylül ayı idi. Sıradan ve basit bir pazar sabahı güneş bulutların arasında kaybolmuştu. Tele kulak Ayfer geceden tüm aktüel listelerine bakmış, indirimleri belirlemiş ve yapılacak tasarrufu hesap etmişti. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte hazırlanmaya koyulmuş, bu kutlu dava için sabırsızlanıyordu. Kahverengi paltosunu omzuna atmış, kırmızı çantasını koluna takmıştı. Bu kutlu davada hamal olarak kullanmak için oğlu Murtaza'yı ikna etme sürecine başlamıştı. Aslında çokta zor olmamıştı Murtaza'yı ikna etmek. Dokuz yaşındaki Murtaza ağza sıkmalık çikolataya kendi geleceğini ve kol gücünü satmıştı. Turuncu gömleğinin her düğmesini heycan içinde ilikliyordu. Aklında sadece ağza sıkmalık o mükemmel çikolata vardı. Ayfer Murtaza'nın elini sıkıca tutup, heyecanını bastırmaya çalışıyordu. Murtaza o an dünya ile bağını koparmış, iş sonu alacağı mükâfatını düşünüyordu. Aktüel listeleri son kez gözden geçirilip yola çıkılmıştı. Emin adımlarla ilerliyordu bu garib anne oğul. Market kapısından içeriye bar kapısını tekmeleyerek giren kovboylar gibi girmek istiyordu Ayfer, o marketi fethetmek istiyordu. Her ikiside görevlerini gayet iyi biliyorlardı. Marketin kapısından içeri adım attıkları anda Murtaza kalabalığın arasından sıyrılmış, bir market arabasına yapışmış kalmıştı. Tıpkı sonbaharda rüzgarda savrulmamak için dala yapışıp direnen bir çınar yaprağı gibi ...
Maraton başlamıştı, Ayfer göğsünü gererek kalabalığın içinde çarpışıyordu. Murtaza annesine tezahüratlar ile destek ve moral aşılıyordu ( cızzz ) . Ayfer herşeyi tamamlamış istediği herşeyi hemen hemen almıştı. Ama kendiside bitmiş tükenmişti. Kasaya doğru ilerlemeye başladıkları sırada yüzlerinde ter ve yorgunlukla karışık anlamsız bir gülümseme vardı. Kasaya ilerlerken Ayfer bir anda kendisini içini hoş eden bir reyonun içinde bulmuştu. Heryer kırmızı etiketler ile süslü cennet misali bir reyondu. Gözlerinde Zeus'un şimşekleri çakıyor gibiydi. Aklı göç etmiş herşeyden almak istiyordu. Hele o tahin pekmez işte herşey orda başlamıştı aslında, %70'lik indirimli bu küçük serseri onu mest etmiş, gözünün önünü görmüyordu. Kavanoza sarılıp hızlıca kasaya koşmaya başlamıştı. Ödemesini yapmış, poşetlerini sırtlamış eve doğru depara kalkmıştı. Sanki birileri onu takip ediyordu pekmezini almak istiyordu. Günler, haftalar hatta aylar geçmişti ama halen o büyüleyici indirim reyonun etkisinden kurtulamamıştı. Kendine geldiğinde iki aydan fazla bi süre geçmişti. Bir eksiklik hissediyordu ama bulamıyordu. Pirinç,makarna , bulgur herşey tam ama eksik olan neydi ? Ani bi kal gelmesi ile birlikte garib bi telaş çökmüştü üzerine. Murtaza'nın odasına koşuyordu anlamsızca. Oda boştu yatak bozulmamıştı ve sanki aylardır bu odaya kimse girmemiş gibi duruyordu. Her yerine baktı odanın evin hatta mutfak çekmecesine bile baktı ama Murtaza'yı bulamadı. Her sokak köşesinde içilip atılmış pet şişelerin dibinde oğlunu aradı. Oğlunu bulup getirenlere ödüller (bir kg yarım yağlı ezine peynir) vaad etti. Günler haftaları, haftalar ayları, aylar ise yılları kovaladı bir haber alamadı Murtaza'dan. Tam üç yıl olmuştu koskocaman üç yıl...
Herşey o lanet indirim günü tasarruf takıntısı yüzünden olmuştu. Ayfer hem hayata hem indirimlere küsmüş, kendini no frost dondurucuda bekleyen nohut gibi çaresiz ve ıssız hissediyordu. Zaman iki bin yirmi ikinin Eylül ayını gösteriyordu. Dip boyasının gelmesini bile umursamıyordu artık. Murtaza'nın bu acı kaybı onu derinden etkilemiş, tıpkı gökyüzünde yolunu kaybeden bir uçurtma parçası gibi olmuştu. Yine bir pazar günü tüm esnaf kapalı olduğu için o lanet markete gelmek zorunda kalmıştı. Üç yıl aradan sonra ürkek ve korkak bir tavırla marketten içeriye girmişti. Her yer Murtaza korkuyordu sanki. Kendine ceza vermişti ona göre herşeyin sorumlusu kendisi idi. Sadece kuru ekmekle beslenip, indirimlere lanet okuyordu. Titreyen elleri ile ekmeğini almış kasaya doğru ilerliyordu. Gerginliği yüzünden Adana sıcağında mont giymişcesine terliyordu. Kasaya doğru ilerler iken yine o indirim reyonunda buldu kendini. Koskoca markette sanki bi başına hapsolmuş kalmış gibi hissediyordu. Korkuları ile yüzleşmesi, olanı biteni kabul etmem gerek diye kendi kendine sayıklayıp duruyordu. Tüm cesaretini topladı titreyen ellerini indirimdeki kornişon turşu kavanozuna uzattı. Bi anda birisinin sanki elini sıkıca tuttuğunu hissetti. Sıcacık yumuşacık bu el ona huzur vermişti. Herşeyi unutmuş hiç birşey umrunda değilmiş gibi düşünmeye başlamıştı. Korkarak yavaşça gözlerini araladığı anda gözlerine inanamadı far görmüş rakun gibi gözlerini açmış şaşkın şaşkın bakıyordu. Murtaza karşısında kocaman gülümsüyor, göz yaşları ile ona bakıyordu. Hayır hayır bunlar hayaldi zihni ona oyun oynuyordu elini hızlıca geriye çekti paltosunun cebine soktu. Arkasını dönüp gideceği sırada " anne " diye bir ses işitti. Arkasını dönüp sadece sarıldı hayal bile olsa bu görüntü oğlunun kokusunu o kadar özlemişti ki hayaline bile sarılmak onu dünyanın en mutlu göbeleği yapmıştı. Gözlerinden dökülen yaşlar yeni temizlenen market zeminini ıslatmıştı. Herşey gerçekti Ayfer yıllar önce Murtaza'yı indirim reyonunda unutmuş, yavrucak pringlesler, kornişon turşular ve leblebiler arasında büyümüştü. Oğlunun ellerini sıkıca tutup kasaya doğru koşmaya başladı Ayfer, oğlunu alıp bu lanet yerden kurtulmak istiyordu. Kasanın önünden geçip giderken kasiyerin sesi ile duraksadı ve arkasını döndü kasiyer kıza bozuk peynir bakışı attı. Kasiyer Murtaza'yı göstererek " hanfendi ürünün ücretini ödemediniz " dedi. Ayfer bi kez daha şok olmuştu anlam veremiyordu. Murtaza ya dönüp baktığında bileğindeki barkod ile etikete gözü ilişti. Şaşkın şaşkın Murtaza'yı kasaya doğru uzatıp olanı biteni izliyordu. 29.45 TL ücreti kredi kartına sekiz taksitle ödeyip oğlunu yirmi beş kuruşluk poşete koydu. Fırsatçılar çocuğa barkod basmış bedenini indirim reyonunda satılığa koymuştu. Ama kimse bilmiyordu bu ayrılığın bedeli 29.45 ile değil acılı, üzüntülü ve dip boyasız üç yılla ödenmişti...
sen ne olasın çocuk Murtaza annesi ile olan iş birliklri beni hikayenin başında çok güldürdü ve sevindirmişti sonunun böyle bitmesi üzdü
YanıtlaSilKapitalizm aile yapımızı bozmak için elinden geleni yapıyor. Sonuna kadar direneceğiz
Sil