Fuşya Kamyon Kasası
Kasım ayının henüz başı idi, hava burundan akan sümükleri dikit ve sarkıtlara çevirecek kadar soğuktu. İnsanlar soba kuytularında petek köşelerinde hırkalarına sarılıp, macchiatolarını yudumlarken Cezmi soğuğa baş kaldırmış, otobanda fuşya bir kamyon kasasında sandık sandık avokado taşıyordu. Onun için havanın soğuk olması pekte bişey ifade etmiyordu. Sıcak bir samimiyetten, içini ısıtan gülümsmelerden uzakta geçmişti hayatı. Silivrinin hücreleri kadar soğuktu ruhu, esen lodos onun sadece bedenini titrertirdi ama asıl soğuk içindeki karlar ülkesindeydi. Hamallık ve vatkalı ceket babasından ona kalan tek şeydi. Kamyon kasasında vatkalı ceketinin cebinden paslı bir tütün tabakası çıkarıp nakış gibi işledi kağıda karamsarlığını. Reflüye meydan okuyan bakışlar atıyordu şeffaf lensleri ile. Garib bir adamdı boyu yolu kadar uzun değildi. Aslında çokta umrunda değildi ne kamyon kasasında donan bedeni nede renkli tebeşir kadar olan boyu. Hayat onu fuşya bir kamyon kasasında va...