Üç yüz gram tebessüm

 Sabahın köründe alarm yine anası ölmüş yavru kedi gibi miyavlamaya başladı. Klâsik homurdana homurdana uyandım. Hazırlanıp bu dünyaya geliş vazifem olan birilerini zengin etme görevini icra etmek için evden çıktım. Karşı komşumuzun oğlunu yine burnuna parmağını sokup beynine doğru bi kutsal yol açarken gördüm. " Kolay gelsin yol çalışması bitmemiş." diyerek takıldım. Az ilerideki otobüs durağına geldiğimde komşumuz Zeynep teyzeyi gördüm. Kadının yüzü hep asıktı. Çocukken Zeynep teyze bugün kesin gülecek diye iddiaya girerdik. Az paramı yemedi vicdansız, bir gülmedi. Bunları düşünürken kendimi kuzenimle nenemlerin çatı katında buldum. O yaz halamla eniştem tartışmış, ayrılma arefesine girmişlerdi. Gerçi onlar zaten hep tartışırdı. Belediye suya kloru çok atsa yine kapışırlardı. Ama biz kuzenimle çok iyi anlaşırdık. Zaten zamanımızın çoğu çatı katında geçerdi. Nenem oraya patates, soğan stoğu yapardı. Biz de onları yoldan gelip geçenlerin kafasına sallardık. Sokak hiroşima biz de atom bombası atan ABD gibiydik. Yine bir gün iddiaya girdik. Gudubet kadın gülecek diye tüm balbazarlı tasolarımı bastım ve sonuç hüsran. Onun hıncını almak istiyordum. Aa bir baktım Zeynep teyze damda karabasan gibi geziyor. İşte bu beklediğim andı. İntikamımın güzel olması gerekliydi. İki torba soğanı yere döktüm. Çürümeye yakın olanları seçtim. Leğene de bir güzel su koyup içine bıraktım. Her şey hazırdı ama kuzenim biraz gergindi. Onu yatıştırmak için " Bak oğlum bu zulme karşı bir direniş, bir başkaldırış. Zulme karşı susan dilsiz şeytandır. Bu bir ayıp değil. Bu, o kadının yaptıklarının bedeli. Daha kaçımız iddialarda kaybedeceğiz, genç yaşta bizi kumara itti yüzümüzü bir kere güldürmedi gitti. Bu soğan ona karşı isyanın kıvılcımı." dememle birlikte kuzenim “Allahuekber" nidaları atarak soğanları atmaya başladı. Sanki karşımızda yezidin ordusu vardı. Kadını en az on yerinden vurmuştuk. Kadın birdenbire gözden kayboldu ve bir sessizlik oldu. Ben anladım, bu dayağın habercisiydi. Annem bir şey değil de halam 41 numara terlik giyiyor. Onun terliği sıkıntı diye düşünürken birden kuzenime “Merdivenlere koş aslanım” diye bağırdım. Çok geçmedi son basamakta yediğim terlik şuurumu yitirmeme sebep olmuştu. Kafasına yazarkasa atılan Ecevit gibi yere yığılmıştım. Ben bu anları düşünürken otobüs geldi. Tam yerime oturacakken Zeynep teyze"Oğlum benim akbil bitmiş yerime basar mısın?" diye seslendi. Durdum, düşündüm. “Zeynep teyze bi kere gül tamam” dedim. Gudubet kadın otobüsü terketti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Protein Zehirlenmesi

Alın Yazısı ve Nem Teorisi

Gustalvo'ya Mektup