Kayıtlar

Nisan, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Arayış

 Bazen kendimi, Katolik bir şairin mısralarında sıkışıp kalmış, fütursuzca kıblesini arayan bir mümin gibi hissediyorum... Bir elimde bozuk bir pusula, diğer elimde dibi delinmiş bir ibrik. Ne kıbleyi bulabiliyorum ne de ibriği doldurabiliyorum. Ayaklarım, hangi yöne yürürse yürüsün, aynı çöle saplanıyor sanki. Gökyüzü, sabit bir kilim gibi üstüme serilmiş; ne yıldız kayıyor ne güneş doğuyor. Her adımda, hem yönümü hem de niyetimi biraz daha yitiriyorum. Zaman, elimde avuçladıkça kumlaşıyor; sesim, içimde yankılanan eski dualara karışıyor. Bütün işaretler silinmiş, bütün haritalar körleşmiş gibi. Ne bir iz bulabiliyorum ne de kaybolmaya cesaret edebiliyorum. Sanki varlığım, unutulmuş bir su kuyusunun dibinde, yankısını bile unutan bir ses parçası gibi titriyor. Bu uçsuz bucaksız çölde zaman algımı kaybediyorum. Ne kadar zamandır buradayım, bilmiyorum. Bu sinsi çölde kaybettiğim sadece zaman değildi. Ruhumun avuçlarımdan kayıp gittiğini hissediyorum. Direndikçe daha derine saplanıyo...